Pages - Menu

8 Kasım 2015 Pazar

Pazar Filmi Önerisi: Marslı

Baştan uyarımı yapmak isterim: bahsi geçen filmi izlemediyseniz yazıda bolca spoiler bulunabilir, haberiniz olsun.

Bu aralar odak meselesiyle fazlaca ilgili olduğumdan mıdır, yoksa kendi odağım sürekli negatif olasılıklara kaymaya başladığından mıdır bilmem ama, evren önüme bu konuyla ilgili örnekler çıkarıp duruyor. Son örneği de aylar önce romanını okuduğum ve filmini büyük bir iştahla beklediğim, bir Ridley Scott eseri olan Marslı.


Filmdeki efektlerin ve özellikle Mars görüntülerinin şahaneliğini, Matt Damon ve The Newsroom’dan beri hastası olduğum Jeff Daniels’ın oyunculuklarını, müziklerin her sahneye cuk oturmasını, 3D olmasının verdiği gerçekçilik hissini falan anlatmayacağım; bunlar zaten bol bol konuşuldu. Ben müsadenizle bu filme bambaşka bir açıdan yaklaşıyorum: birkaç yıldır anlamaya, birkaç aydır da anlatmaya çalıştığım odak olayını Mark Watney tümden çözmüş durumda.

Romanı okurken düşündüğüm konuyu film boyunca da hiç aklımdan çıkaramadım: Koskocaman uçsuz bucaksız kırmızı çöllerle kaplı, hiçbir canlı türünün yaşamadığı, oksijenin bile olmadığı bir gezegende yapayalnız kalsam ne yapardım? İlk anda şok olurdum, orası kesin. Kendimden ve hayattan umudu tamamen kesebilirdim de. Bu durum ne kadar sürerdi bilmiyorum, ama Mark Watney gibi kendimi bir günde toparlayamazdım ondan eminim.

Dikkatinizi benim kadar çekti mi bilmiyorum, ama Watney’in odağı bütün film boyunca hayatta kalmak ve kurtulmak üzerineydi. Mars’ta bir başına kalışının üzerinden 24 saat bile geçmeden kendini toparladı, hemen kalan yiyeceğini ve malzemelerini hesapladı, ilk önce ‘Ben burada nasıl hayatta kalırım’ı çözmeye çalıştı. Mevcut durumun tamamen aleyhine olduğunu biliyordu; Mars toprağında hiçbir şey yetişemezdi, zaten hava yoktu ki nasıl yetişsindi? Ama o odağını çözüme çevirdiği anda, her şey birbiri ardına gelmeye başladı. Önce o hiçbir şey yetişmeyen toprağın içinde kendine yiyecek üretmeyi başardı. Bu sırada gösterdiği çaba sayesinde, Mars’ta bırakılan uzay ekipmanlarında değişiklikler yaptı ve NASA onun hala orada ve hayatta olduğunu fark etti. O sürekli hayatta kalmak için çalıştıkça, tüm dünya onun bu çabasına katıldı ve onu eve sağ salim getirmek için elele verdi. Çin bile Amerika’yla güçlerini birleştirdi, varın siz düşünün.

Watney karşısına çıkan her problemde, her zaman için odağını çözüme çevirdi. Bütün aklı fikri “Ben bunu nasıl çözerim?” noktasında olunca, koskoca gezegeni bile dize getirmeyi başardı. Zaten bu pozitif yaklaşımını filmin finalindeki konuşması bile yeteri kadar açıklıyor:

Bir noktada her şey ters gitmeye başlayacak ve siz, işte bu, diyeceksiniz. İşte benim sonum bunu. O anda ya bunu kabul edersiniz, ya da işe koyulursunuz. Bu kadar basit. Sadece başlarsınız. Hesap kitap yaparsınız. Bir problemi çözersiniz, sonra bir diğerini, ve sonra bir diğerini. Ve eğer yeteri kadar fazla problem çözerseniz, eve dönebilirsiniz.


fotoğraf: http://www.popsci.com/new-martian-trailer-shows-matt-damon-get-work-mars


1 yorum:

  1. Filmi inanılmaz merak ettım kesın gıtmelıyım :) tesekkurederım harıka paylasım ıcın :)

    YanıtlaSil