Pages - Menu

11 Kasım 2015 Çarşamba

Niyet Dediğin Tek Dişi Kalmış Canavar

Bu konuda herhalde artık anlaşmışızdır, evren dürtülmeden çalışmaz. Evren dediğimiz fönlü saçlı, çok bakımlı havayolu hostesi değil;  durduk yere elinde tepsiyle gelip “Ne alırdınız efendim?” diye sormaz. O kendi kendine düşünüp bize kafasına göre bir şeyler vermez; bizim için çalışmasını istiyorsak, onu dürtüp harekete geçirmeliyiz. Bu aslında sandığınızdan daha kolay, ve emin olun çoook daha keyifli bir süreç. Bu süreci başlatmak için atılacak ilk adımın adı: Niyet.




Niyet kavramının en basit tanımını bulmak için 1,5 saatlik bir yolculuk süresince kafa patlattım, ve en sonunda şu karara vardım: Niyet denen şey aslında bizim isteklerimizle ilgili evrene verdiğimiz açık adres.

Yol tarifi değil, tek başına semt adı da değil; sadece ve sadece varmak istediğimiz net ve spesifik sonuç, yani açık adres.

Farzedelim ki yıllardır aynı şirkette çalışıyorsunuz, bir türlü istediğiniz gibi zam/terfi/prim vs alamıyorsunuz, artık yavaştan sıtkınız sıyrıldı ve yeni bir iş istiyorsunuz. Çoğumuz bu noktada CV’sini güncelleyip önüne gelene dağıtmaya başlar, ama aslında olması gereken ilk adım, istediğimiz yeni işle ilgili bir niyet koymak.

Niyet koyarken en önemli şey, sonuçla ilgili olabildiğimiz kadar net olmak. Sadece “İyi bir iş istiyorum işte yaa” diyip geçmek yeterli olmuyor; önemli olan sizin ‘iyi bir iş’i nasıl tanımladığınız. Belki maaşı daha yüksek, belki daha iyi bir pozisyonda çalışabildiğiniz, belki evinize daha yakın bir iş… Ama siz bunları tanımlamadan evrenin bunları bilmesi mümkün değil. Evren maalesef o müdavimi olduğunuz restoran gibi çalışmaz; ona gidip de “Sen bize ortayı donat dayı” dediğiniz zaman mükellef bir sofra kuramaz size. Ona menüden istediğiniz her şeyi tek tek seçip söylemelisiniz ki, sonuçta tam istediğiniz gibi bir sofraya oturup yemeğin tadını çıkarın.

Burada bir çoğumuzun yaptığı hata da, net olayım derken aşırı spesifik olmak. Yani işle ilgili detayları belirlemek kısmı okey, o zaten olması gereken. Ancak bu işin hangi şirkette olduğuna, hangi yoldan bulunacağına, işin nereden nasıl geleceğine kadar indirgediğimiz noktadan itibaren evrenin işine burnumuzu gereksiz yere sokmuş oluyoruz. Oysa bizim için asıl önemli olan istediğimizi nasıl elde ettiğimiz değil. Evren ilkokul matematik öğretmeni değildir; o gidiş yoluna puan vermez, sadece varmak istediğimiz sonucu önemser. Ve emin olun ki o olabilecek bütün yolları, varılabilecek bütün noktaları bizden çok çok daha iyi biliyor. Biz daha ona adresi tanımlamaya başladığımız anda o zaten o adrese en kısa gidiş yolunu hesaplıyor ve bizi otomatik olarak oraya doğru yönlendirmeye başlıyor.

Bu noktada “Eeeee onu tanımlama buna karışma, ne anladım ben bu işten?” diyorsanız, işin püf noktasına gelip dayandık demektir. Yapacağımız şey çok basit: sadece yeni işimizle ilgili şartları, mümkün olduğunca pozitif tanımlar kullanarak ifade etmek. Örneğin; mevcut işimizde zam alamamaktan şikayet ediyorsak, maaşımın yerinde saymadığı bir iş demek yerine gelirimin xxx lira olduğu bir iş demek. Veya insanların suratsızlığından şikayetçiysek pozitif insanların olduğu, keyifli bir iş ortamı sipariş etmek. Odağımızı ne kadar çok istediklerimizde tutarsak, evrenin işleyişini o kadar hızlandırmış oluruz.


Niyetimizi koyduk, haydi hayırlısı diyorsak bir sonraki adımımıza geçebiliriz: niyetimizi vizyonlamak. Bu da bir başka yazının konusu. 

fotoğraf: http://zerozeronews.it/mail-cuore-batticuore/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder