Pages - Menu

18 Ocak 2016 Pazartesi

Geçen Bir Hayal Kurmuşum, Ooooofff Of!

Bir insana “Hayalini kurduğunuz her şey gerçekleşebilir” dediğim anda, genelde aldığım iki popüler cevap vardır. Karşımdaki ya inanmaz, küçümser bir tavırla “Ne yani, ben şimdi piyangodan bana bir trilyon çıktığını hayal etsem gerçek mi olacak?” der; ya da sinirlenir, “Eeee ben yıllardır beyaz atlı prensimi hayal ediyorum, nerde o zaman bu adam??!” diye bana çemkirir, sanki ben prensini tutup bir ağaç gövdesine bağlamışım da benim yüzümden gelemiyormuş gibi. Bu iki enteresan sorunun da tek bir cevabı var aslında: Evet, bu bahsettiğimiz hayallerin ikisi de basbayağı gerçek olabilir, ama kardeşim hayal kurmanın da bir adabı var!


İstediklerimize ulaşmanın en keyifli, en eğlenceli ve en zahmetsiz yöntemlerinden bir tanesi de; dilediğimiz her neyse, onun gerçekleşmiş halini hayal etmek. Veya son dönemlerin popüler deyişiyle, isteklerimizi vizyonlamak.

Kendimizi istediğimiz evde otururken, istediğimiz işte çalışırken, rüyalarımıza giren o muhteşem aşkı yaşarken, banka hesabımıza bakıp tam da hedeflediğimiz miktar parayı o hesapta görürken hayal etmek.

Bu hayalleri kurmanın en büyük faydası şu; artık bilimsel olarak da kanıtlandı ki beyin, gerçekle hayal arasındaki farkı bilmiyor. Biz ne hayal edersek, o an onu gerçek zannediyor ve bedenimize gerçekmiş gibi tepkiler vermesini emrediyor. Bunu anlamak için öyle bilimsel deneylere falan da bakmaya gerek yok; en basit, en gündelik haliyle düşünün: Korku filmi izlerken neden korkarız? Sonuçta izlediğimiz şey bir film, alt tarafı herhangi bir perde veya ekran üzerine yansıtılan bir görüntü. O an etrafımızda, izlediğimiz filmdeki hayali canavarların veya kötücül katillerin bulunması, gelip bizi ham yapması mümkün bile değil. Peki biz o filmi izlerken, bunun alt tarafı bir film olduğunu bildiğimiz halde neden korkuyoruz ki? Çünkü beynimiz gözünün önündeki görüntünün hayal veya gerçek olduğunu anlamıyor, sadece içeriğe bakıyor. O içerik de korkunç olduğu için, beyin, sinir sistemine korkmasını söylüyor ve tüm organlar da buna göre tepki veriyor.

Bu durumda, niyetlerimiz daha gerçek olmadan biz gerçekleşmiş hallerini hayal etmeye başladığımızda, o niyetlerin hissiyatını da ufaktan yakalamaya başlayacağız demektir. Hayallerimiz gerçek olduğu zaman hissedeceklerimizi şimdi, burada, olduğumuz yerde hissetmeye başlayacağız. Bu sayede o hayallerin frekansına kendimizi yaklaştıracağız, ve hayallerimizin gerçek olma sürecini de otomatik olarak hızlandırmış olacağız.

Bundan sonrasında düşebileceğimiz iki tane gıcık tuzak var, tecrübeyle sabit. Birinci tuzağımız uçmak, yani olduğumuz yerin çok uzağında hayaller kurmak. Mesela normal bir apartman dairesinde otururken, milyon dolarlık malikaneler hayal etmek; ayda birkaç bin lira ile normal normal geçinirken, trilyonluk banka hesapları hayal etmek gibi. Bu hayallerin gerçek olmayacağını kimse söyleyemez, tabi ki mutlaka bir gün olurlar. Ama olduğumuz yerden fersah fersah öteye varmak, büyük ihtimalle epey uzun sürecektir. Bu zaman zarfında da muhtemelen moraller bozulacak, yüzler düşecek, hayaller mutluluk vermek yerine acı vermeye başlayacak. Bir hayal ettiklerimize, bir de mevcut hayatımıza bakıp “Aman yaa bu iş olmayacak hacı” diyeceğiz ve vazgeçeceğiz. Oysa hayallerimizi olduğumuz yere mümkün mertebe yakın tutup, küçük küçük adımlara bölerek gitmek çok daha kolay ve keyifli. Mesela gelirimizin bir anda milyonlara çıkması çok uzak bir hedefken, başlangıç olarak %10-20 civarında artması daha da keyif verecek bir hedef olabilir. Örnekler ve miktarlar burada tamamen size bağlı tabi ki.

İkinci ve daha da gıcık tuzağımız ise, aşırı detaycılık. Bu çevremde en sık düşüldüğünü gördüğüm tuzaktı, özellikle de ilişki hayal ederken. “Yanınızdaki insanın detaylarına takılmayın, sadece hissetmek istediklerinizi tarif edin diyoruz; eee o zaman adamı nasıl hayal edeceğiz arkadaş?” diye diye dolandık uzunca bir süre. Sonradan anladık ki olay adamı hayal etmek değilmiş, olay tamamen kendini hayal etmekmiş. O ilişkiyi yaşayan siz nasıl bir siz olurdunuz? Nasıl gülerdiniz, nasıl konuşurdunuz? Veya hayalinizdeki işte çalışıyor olsanız, veya hayalinizdeki paraya kavuşmuş olsanız… nasıl yaşardınız? Sıradan bir gününüz nasıl geçerdi? İşte bunlara odaklandığımız zaman, tamamen kendi duygularımızı düşünüp hayal etmiş oluyoruz; ve otomatikman kendimizi devreden çıkarıp detayları işin uzmanına, evrene teslim etmiş oluyoruz.

Hayal kurmak güzeldir ama unutmayın, gerçekleştirmek daha güzeldir. Ve her zaman yaptığımız gibi, gidiş yoluna değil de varmak istediğimiz sonuca odaklanmak her şeyi çok kolaylaştırır. Keyifli hayaller dilerim hepinize! :)

fotoğraf: http://firepowerteams.com/imagination-a-natural-business-resource/




1 yorum:

  1. Şahane bir yazı :) Konuşma dilinde çok kıymetli mesajlar ve bilgiler içeriyor.Yüreğine sağlık ...

    YanıtlaSil