Pages - Menu

15 Aralık 2015 Salı

Offff Hayat Çok Zor… Mu Acaba?

Sizin de etrafınızda bunlardan bolca var değil mi? Kadrolu kurbanlardan bahsediyorum. Her durumda, her olayda, her zaman sızlanacak bir şey bulmayı başarır bunlar. Yazın hava çok sıcaktır pişerler, kışın nazik yerleri donar. Ucuza aldıkları her şey kalitesizdir, çabuk bozulur; pahalı olan da zaten pahalıdır. Çalışırken hayat çok zordur, her gün kalkıp işe gitmek çok sıkıcıdır; çalışmayınca zaten parasızlık, işsizlik, of ki offf. Piyangodan bir milyon lira çıksa bile, “Hazıra dağ dayanmaz, arkası gelmedikçe ne anladım ben bundan aman yaaa” diyebilme kapasitesine sahiptirler.


Bana asıl garip gelen, bunun adına gerçekçilik denilmesi. Her türlü durumda en kötüye odaklanmak, sonucun hep negatif olmasını beklemek bize gerçekçilik diye yutturuldu. Ve her nedense gerçekçi olmak, en azından bu anlamda gerçekçi olmak büyük bir meziyet haline geldi.

Üşenmedim TDK’ya baktım, sözlükte gerçekçi kelimesinin tanımı: “Gerçeği gören ve ona göre davranan”. Daha geniş bir tanımla düşünürsek; bir olayın veya durumun sonuçlarını daha başlangıç noktasında veya başlamadan önce hesaplayıp, gidebileceği noktayı net olarak gören ve buna göre davranan kişi. İşte bu noktadan itibaren bizim tanımlarımız sapıtmaya başlıyor, çünkü ne kadar negatif düşünürsek o kadar gerçekçi, ne kadar pozitif düşünürsek de o kadar hayalperest olduğumuzu zannediyoruz.

Aslında her türlü olayın ve durumun, başlangıçtan itibaren gidebileceği sadece iki yön vardır: pozitif veya negatif. Bu iki gidişin kendi içinde milyonlarca farklı yolu/yöntemi olabilir tabi ki, ama bütün ihtimaller bu iki noktadan birine çıkar; durum ya bizim istediğimiz sonuca bağlanır ya da bizi tam aksi yöne, istemediğimiz sonuca götürür. Çoğumuzun gözden kaçırdığı nokta ise, başlangıç anında aslında bu iki ihtimalin birbirine eşit olduğudur. Yaşadığımız olayın olumsuz yönde ilerleme olasılığıyla olumlu yönde ilerleme olasılığı tamamen aynıdır. Hangi yöne gideceğimizi ise her zaman için, sadece bizim odağımız belirler.

En önemlisi de şu: olumsuz sonucu olumludan daha değerli yapan hiçbir veri, hiçbir gösterge yoktur. Bu iki olasılığın birbirine eşit olduğu noktada, biri diğerinden daha değerli veya daha olası değildir. Yaşadığımız her şeyde olduğu gibi, bunda da sonucu sadece bizim enerjimiz belirler. Biz yolculuğumuz sırasında hangi sonuca daha fazla odaklanırsak o sonuç gelip bize pat diye yapışacaktır zaten.


Bu tabi ki yola çıkarken ihtimalleri hesaplamayacağız demek değil. Ben burada size, hadi gidip her gördüğümüz işe balıklama dalalım, üç kuruş maaşlarımızla bankadan kredi çekip hemen yarın milyon dolarlık işler kuralım falan demiyorum. (ki zaten bankanın biraz aklı varsa öyle bir kredi vermez J) Sadece o ihtimal hesaplarında kaybolmayalım, ve o ihtimallerin arasında karşımıza bir problem çıktığında, probleme odaklanmak yerine çözüme odaklanmak daha faydalı bir seçenek olabilir diyorum. Çünkü inanın, evrende ne kadar problem varsa bir o kadar, hatta daha da fazla çözüm var. Biz sadece çözüm kısmına odaklanalım, ve problemlerin çaya atılan şeker gibi nasıl eriyip gittiğini görelim, hepsi bu.

fotoğraf: https://epibee.wordpress.com/2015/09/25/flexing-for-charity/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder