Biliyorum, hepiniz sosyal medyada 'İyi düşün iyi olsun anneemmm' diye ahkam
kesen komşu kızından; her Pazartesi bıkmadan usanmadan 'Günaydınnnn herkese iyi
haftalarrrr' yazan iş arkadaşından; 'Ay bakın ben okula giderken ne güzel
manzaralı yollardan geçiyorummm oleeyy' diye fotoğraf paylaşan İremsu'dan çok
sıkıldınız. Çünkü hepimiz işten/okulundan nefret ediyoruz, sabah ilk
kahvemizi içmeden önce aşırı huysuz oluyoruz, üstüne bir de bununla gurur
duyuyoruz. Hele ki bir insanın Pazartesi sabahına mutlu uyanmasını anlamak,
hiçbir boyutta mümkün olamaz, değil mi?
Nasıl mutlu oluyorlar onu
da anlatayım; sadece güzel ve iyi olana odaklanarak.
Odak konusu, bu aralar
kafayı tümden Çekim Yasasıyla ve nasıl işlediğiyle bozmuş olan bendenizin
aklını en çok karıştıran konulardan biri. Yıllar önce, iki saatte tamamını
okuyup 'Bu ne saçma şeymiş meh' diye kenara attığım The Secret'la başlayan
kişisel gelişim yolculuğumun en zorlayıcı durağı. Çünkü konuyla ilgili
bulabildiğim 237562876 tane daha materyali okuduktan sonra anladım ki; işin
sırrı aslında istediğin daha olmadan, olmuş gibi hissedebilmekten geçiyor. Bu
da takdir edersiniz ki her babayiğidin harcı değil.
Diyelim ki yeni bir iş
bulmak istiyorsunuz; daha iyi şartları olan, daha yüksek maaşlı, belki daha çok
tatilli, belki evinize daha yakın. Bu işi istiyorsunuz çünkü halihazırdaki
işinizden memnun değilsiniz, veya belki de memnun olmayıp şikayet edecek bir
işiniz bile yok. Böyle bir durumda, olduğunuz yeri değiştirmenin en rahat ve
hızlı yolu zaten öyle bir işiniz varmış gibi hissetmek.
Diyelim ki yeni bir ilişki
istiyorsunuz, çok güzel, huzurlu, keyifli bir ilişki. O ilişki daha ortada
yokken, o adam/kadın size ufuk çizgisi kadar uzakken bile yanınızdaymış gibi
mutlu hissetmeyi başardığınız an o sizin.
Diyelim ki yeni bir ev
istiyorsunuz; şimdikinden daha büyük, daha aydınlık hatta belki daha lüks, daha
bahçeli, daha yeşillikli bir ev. Şu an artık istemediğiniz, içinde afakanlar
basan evinizde yaşarken, yeni evinizdeymiş gibi hissedin.
Bunu yapmak
düşündüğünüzden daha kolay aslında. Bir şeyi istediğimiz zaman, bir hayali ilk
defa kurduğumuz zaman içimizde onunla ilgili büyük bir heyecan hissederiz. Ama günler
geçip de o hayal gerçek olmayınca ufaktan bozulmaya başlarız. Evrenin bizi
unuttuğunu düşünür, kendimizi şanssız hissederiz. Yavaş yavaş odağımız
hayalimizin güzelliğinden, o hayalin yokluğunun verdiği acıya doğru kaymaya
başlar.
İşte o noktadan sonra işin
sırrı, odağımızı güzel yerlere geri çekmekten geçiyor. Hayatımızın şu anda da
güzel olduğunu fark etmek gerekiyor. Bunu yapmanın da en kolay yolu hayatın
güzel yanlarına odaklanmak tabi ki.
Biliyorum, hepinizin “Aman
yaaaa sensin günaydın” diye söylene söylene kalktığınız o Pazartesi
sabahlarını,”Ohhh iyi ki sağlıklıyım da yataktan kalkabiliyorum” diye
kalktığınız sabahlara çevirmek çok kolay gelmiyor şu anda. Ama aslında biraz
pratikle olmayacak bir şey değil.
Yarın sabah bir düşünün
bakalım, sizin güne şükrederek başlamak için kaç sebebiniz var? Düşünün bakalım
şu anda, olduğunuz noktada kendinizi bir parçacık da olsa daha iyi hissetmek
için ne gibi sebepleriniz var?
Yazılarınıza bayılıyorum anlatım dılı cok keyıflı cok akıcı :))) kalemınıze yanı klavyenize saglık :))
YanıtlaSil