Pages - Menu

25 Ekim 2015 Pazar

DEPRESYON GÜZELDİR

Başlığı görünce lütfen “Allah Allah” demeyin, kafayı hepten sıyırdığımı düşünmeyin, hele benden umudunuzu kesmeye hiç kalkışmayın, vallahi darılırım. Bahsettiğim depresyon türü, ciddi tıbbi bir rahatsızlık olan ve ancak tedaviyle geçebilen depresyon değil; hepimizin dönem dönem yaşadığı, biraz zor günler geçirince girdiğini sandığı güya depresyon.


Mutsuzluğu yücelten ve mağduriyet kavramına adeta tapan bir dünyada yaşadığımızın farkındayızdır umarım. Bir insan ne kadar üzgünse o kadar dikkat çekiyor, hatta sırf ilgi toplamak için bunalıma girmiş numarası yapanlar da var, onlar apayrı bir paralel evren. Ama benim anlatmak istediğim, arada sırada üzülmenin, bunalmanın ve dahi cinnetlik derecede darlanmanın insana aslında faydalı olabileceği.

Hiç düşündünüz mü, bunalımlı ve zor dönemlerden sonra nasıl toparlanır insan? Neden toparlanır? Aslında sebebi çok basit; bir süre sonra sıkılmaktan sıkılırız. Kendimize dahi tahammül edemeyecek hale geldiğimizde, durur ve “Ben kendime bunu neden yapıyorum?” deriz. O alandan çıkmaya karar verdiğimiz andan itibaren değişmeye başlarız, ve etrafımızdaki dünya da bizimle beraber değişmeye başlar. Üzüntüden sevince, yorgunluktan enerjiye, mutsuzluktan mutluluğa doğru gitmeye başlarız. Çünkü aslında, neşe ve mutluluk bizim doğal hakkımız olmanın da ötesinde, zaten doğal halimizdir. Biz ne kadar o doğal halden kendimizi uzaklaştırsak da eninde sonunda mutlu olmaya döneriz, çünkü aslında doğamız budur. Ve evet, kendimizi mutluluktan uzaklaştıran sadece biziz. Etrafımızdaki hiçbir olay, durum veya insan, biz izin vermedikçe bizi üzemez. Güç vermediğimiz hiçbir düşünce, inanmadığımız hiçbir söz, umursamadığımız hiçbir olay bizi etkileme şansına sahip değil. Olaylardan ve insanlardan etkilenmeyi biz seçiyoruz; karşılarında mutsuz olmayı, sevinmeyi, öfkelenmeyi, şaşırmayı seçen hep biziz. Ve hayat boyu bu seçimlerin sonuçlarını yaşayan da yine biziz.




Yaşadıklarımız karşısında önemli olanın ne hissettiğimiz olduğunu sanıyoruz, ama aslında hislerimiz düşüncelerimizin sonucunda ortaya çıkıyor. Duygularımızı yaratan biziz, ve bunu bilinçli veya bilinçsiz, mutlaka düşüncelerimizle yapıyoruz. Düşüncelerimizin sorumluluğunu alıp, onları yönetmeye başladığımız andan itibaren ise hayatımız da aynı doğrultuda değişmeye başlıyor. Bazen de bunu fark edebilmenin yolu, bir süre mutsuzluk vitesinde yaşayıp, sonunda “Eeehhh yetti gari” diye isyan etmekten geçiyor. Buradan sonrası zaten aydınlık, ferahlık, çayırlık çimenlik oluyor genelde.


Hepimiz düşüncelerimizden ve hislerimizden sorumluyuz, ancak bazen bu sorumluluğu elimize almanın ve hayatımızı değiştirmenin yolu düşmekten geçiyor. Düşün ki, daha da güçlü ayağa kalkın. Mutsuzluğu yaşayın, onun içinden geçin ve ona gülümseyin ki, daha büyük bir mutluluğun kapısı önünüzde ardına kadar açılsın. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder